ELAZIĞ/BİK- Elazığ Valiliği, Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi, Elazığ Belediyesi ve Fırat Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenlediği Türk Basın Tarihi Uluslararası Sempozyumu başladı.
Fırat Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’ndeki sempozyuma Vali Murat Zorluoğlu, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs, Elazığ Belediye Başkanı Mücahit Yanılmaz, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kutbeddin Demirdağ, Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan, milletvekilleri, siyasi parti temsilcileri, akademisyen ve sivil toplum kuruluşlarının başkanları katıldı.
Sempozyumun açılış programında konuşan Basın İlan Kurumu Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Canbey, iki gün sürecek sempozyumun hayırlı olmasını dileyerek, “Elazığ, ülkemizin genelinde olduğu gibi son 10-15 yılda büyük gelişme gösterdi, büyük yatırımlara ve projelere ev sahipliği yaptı. Bugün de o tarihi günlerden birini yaşıyoruz. Elazığ’ın adını, İstanbul’dan da eskisine nazaran sıkça duyar olduk. Bunda, valiliğimizin ve yerel yönetimlerimizin yanı sıra 40 yılını deviren Fırat Üniversitemizin de büyük katkıları olduğunu düşünüyorum. İlkbahar döneminde konferans için geldiğim üniversitenin, o günden bugüne geliştiğine de şahit oldum. İletişim Fakültesi’ni ise çok daha ayrı bir yere koyuyorum. İletişim Fakültesi, şehrin ve üniversitesinin adeta vitrini oldu, önemli işlere imza attı, inşallah atmaya da devam edecek. Basın İlan Kurumu olarak geçtiğimiz yaz iletişim fakültesi öğrencilerini staj programı çerçevesinde Kurumumuzda ağırladık. Bu işbirliğini farklı alanlarda sürdürme imkanımız olursa bundan da memnuniyet duyacağımızı peşinen ifade etmek isterim” dedi.
15 Temmuz’un kahramanlarından biri de Türk basınıdır
Türkiye’nin 15 Temmuz’da bir darbe girişimi yaşadığına işaret eden Canbey, “Bu dönemde, bu devirde darbe olur mu diyorduk, ne yazık ki darbe girişimi oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içine sızmış hainler, az kalsın ülkeyi kaosa sürükleyeceklerdi. 241 insanımızı hunharca şehit ettiler. 2 binden fazla insanımız yaralandı, uzuvlarını kaybedenler oldu. Ben bir kez daha Aziz Şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum. Gazilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
İşte o gecenin iki kahramanı vardı. Birincisi; Türk Milleti ve onunla bütünleşmiş kahraman güvenlik güçlerimiz… İkincisi ise, 15 Temmuz akşamından bu yana mensubu olmaktan çok daha fazla gurur duyduğum Türk medyası. II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden bu yana hiçbir darbe girişiminde, ister askeri müdahale olsun, ister postmodern darbe olsun medya, 15 Temmuz’da takındığı tavrı takınamadı, o dik duruşu gösteremedi. Bu nedenle ben tüm Türk medyasına, meslektaşlarıma sizlerin huzurunda bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. İnanıyorum ki tarih kitapları, bu dönemi yazarken medyamıza, gazetecilerimize çok daha farklı, çok daha müstesna bir yer ayıracaklardır” değerlendirmesinde bulundu.
“Basın İlan Kurumu, resmi ilan dağıtımı tartışmalarını sona erdirmiştir”
Türk basın tarihinde ilk ilan örneklerine Ceride-i Havadis gazetesinde yayınlanan “ilanat” başlıklı sütunlarda rastlanıldığını aktaran Canbey, hayatını kaybedenlerin duyurulduğu bu bölümün büyük ilgi görmesi üzerine gayrimenkulden kitap satışına kadar birçok konuda tanıtımların gazeteler aracılığıyla gerçekleştirilmeye başlandığını söyledi.
Canbey, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Gazetenin yani basının gücünü gören Osmanlı hanedanı, duyurularını, bilinen anlamıyla resmi ilanlarını mevkutelerin tamamında yayınlanmak amacıyla düzenlemeye gidiyor. 1864 tarihli Matbuat Nizamnamesi ile resmi ilanların ücretsiz yayınlamasını zorunlu kılınıyor. Bu uygulama, 1909’da çıkan Matbuat Kanunu’na kadar devam ediyor.
Resmi ilanların gazetelere dağıtılması işini ise, 1862 yılında kurulan Matbuat Müdürlüğü, bugünkü adıyla Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü üstleniyor. İşte, o tarihten 1960 yılına kadar geçen dönemde birçok kuruma ve yapıya, resmi ilanların dağıtım işi verilse de bir türlü adil bir dağıtım gerçekleştirilemedi, hükümetler ile gazeteler sık sık resmi ilan dağıtımları ve yayınları konusunda karşı karşıya geldi. Basın özgürlüğü tartışmalarının da sıkça yaşandığı o dönem, 1961 yılında Basın İlan Kurumu’nun kurulmasıyla geride kaldı.”
Basın İlan Kurumu’nun, bugün bin 200’e yakın gazeteye doğrudan şubeleri veya valilikler aracılığıyla ilan dağıtımı gerçekleştirmekte ve onları bir anlamda sübvanse ettiğini belirten Canbey, Resmi ilan ve reklamların yayınlanmasıyla basına sağlanan; özellikle yerel gazeteler için hayati öneme sahip kamu desteği, 2002’de 53.5 milyon TL iken 2015 yılında bu rakam 400 milyon TL’yi bulmuştur” diye konuştu.
“Bölücü ve yıkıcı yayınlara müsaade edemeyiz”
Konuşmasının son bölümünü 5 Ekim tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Basın İlan Kurumu’nun Resmi İlan ve Reklamlar ile Bunları Yayınlayacak Süreli Yayınlar Yönetmeliği’ne ayırmak isteğini vurgulayan Canbey, “Günümüzün koşullarına uygun bir yönetmelik hazırlanması için yaklaşık bir yıldır Kurum olarak yoğun bir çalışma gerçekleştirdik. Önümüzdeki dönemde internet medyasına da resmi ilan verilmesinin gündeme gelebileceğini öngörerek hazırlıklarımızı ve çalışmalarımızı buna göre yapmaya başladık. Elbette, bu çalışmalar sürerken 15 Temmuz hadisesiyle karşılaşınca yeni yönetmeliğimizde bölücü ve yıkıcı yayınlara ilişkin bir önlem alınması ihtiyacı da duyuldu. Bu düzenlemeye yönelik yazılı basının bir bölümünden art niyetli diyebileceğim bazı eleştiriler geldi. Buradan açıkça ifade etmek istiyorum. Basın İlan Kurumu, kuruluş kanununda yer aldığı üzere merkez medyasından her iki ucuna kadar basının tüm kesimine eşit mesafededir. Öyle olmasa varlığının bir anlamı kalmaz” dedi.
Canbey, yapılan düzenlemeler ve alınan tüm önlemlerden daha önemlisinin basının kendi otokontrolünü sağlaması ve bu anlayışının geliştirilmesi olduğunu sözlerine ekledi.